Gizli Hazine (Ders 9)

 

Bismillahirrahmanirrahim

 

         Konuşanı  ve konuşturanı bilirsen kendin konuşamazsın.

         Konuşmak ! Yüce Allah (c.c.)’ın insanlara en büyük lütuflarından biridir ki, insanın insan olma özelliklerinden en mühimi konuşabilmesidir.

Rabbimiz ciğeri olan her mahlukuna ses çıkarma özelliğini vermiş.

İnsan olarak mahlukatın en şereflisi olan yaratığına da dilini ve dudaklarını oynatmak sureti ile bu sesleri gerekli yerlere vurdurup harflerin özelliklerine göre bu sesin çıkmasını sağlamıştır. Konuşma insanların anlaşma aracıdır.

Konuşma insanların derdini meramını anlatma aracıdır.

         Konuşma, insanların sevdiklerini, mutluluklarını sesle ifade etme aracıdır.

İşte Rabbimiz insanlara verdiği sistem ile,nefes,ses telleri ,dil ve iki dudakla, yüceliğini her şeye kadir olduğunu istediği anda susturup insanı sessizlikler alemine itivereceğini anlatmak ister fakat insan gaflettedir, nankördür.

         Tüm kainatı insanoğlu için yaratan ve onu yarattıklarının halifesi kılan Allah (c.c) Hazretleri şu alemde bütün kulları ile, yaratmış olduğu eşsiz sanat gücünün incelikleri ile konuşur.

Rabbimizin şu alemde konuşmayan bir tek canlı ve cansız yaratığı yoktur.

Kimisi lisanı hal ile konuşur. Kimisi hal ile konuşur.

İnsan oğlunun bu alemde Rabbi tarafından yaratılan maddesi ile, manası ile canlısı, cansızı ile insan var olmadan evvel tasarlanmış, planlanmış, hiçbir şeyi noksan olarak yaratmamıştır. Rabbimizin “ben gizli bir hazine idim, bilinmemi murat ettim onun için de bu alemi yarattım” buyurur.

Her şeye kadir olan tüm alemlerin Rabbi Allahımız bizlerin emrine verdiği bu alemden her kulu belirli bir süre yesin, içsin, istifade etsin ve zatını bilip, zatına şükretsin, yüceliğini, birliğini, tevhidini tasdik etsin, Zatından af dilesin, yardım istemesini, ona dua etmesini murat etmiştir.

         Cenabı Allah (c.c.) biz kulları için hiçbir şeyi boşuna yaratmadığı gibi, hiçbir boş kelam da etmemiştir.

Çünkü O Rabbimizdir, Yaratanımızdır.

Hiçbir şey yok Rabbimiz var idi, her şey yok olduğu zaman da yine yalnız Rabbimiz var olacak.

         Rabbimiz onun dinine giren, tevhit dini İslam’ı kabul eden, onun Peygamberlerine ve Kitaplarını tasdik eden, Habibi  ve Resulü Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) efendimize uyan kullarını mü’min olarak şerefli kılmış, onların kalplerinde mekan kılmıştır.

“Ben yere göğe sığmadım, mü’min kulumun kalbine sığdım.” der.

Böyle bir kalbe sahip olan kişi Yüce Rabbinin ve Resulünün sevgi ve muhabbetinden başka sevgi ve muhabbete kalbinde yer vermemiş demektir.

Bu kişi Muhammedi bir kalbe sahiptir.

Böyle bir kul aklı ile değil kalbi ile söz söyler.

Yani dilinin söylediği aklının değil, kalbinin sesidir.

Aklı ile konuşan boş konuşur, konuştukları hep boştur.

Yaptım, yaparım, kolay der.

Vaat eder, yalan söyler, gıybet eder, küfür eder, dilinden dökülen her harf  nur’ suzdur. Helakine sebep olur.

Çünkü kulun dilinden çıkan her söz bir melek tarafından torbalanır, mahşer gününde şahit olarak dinlenmek ve kendine ispat edilmek üzere muhafaza edilir.

Rabbini bilen, o azap gününe inanan akıllı ve imanlı kişi bu gibi boş sözler söylemez.

Çünkü  konuşan kendi değildir. Onun her sözünde Hak vardır.

Rabbimin izni ile yaptım, Rabbim izin verir, lütfederse, inşallah, nasipse, kısmetse gibi hikmet dolu sözler eder.

Çünkü bilir ki, yapamayacağı bir sözü söylemesi, vaatte bulunması, yalan söylemesi, bir gün sonra çıkmaya salahiyetli olmadığı halde yarın yaparım demesi, gıybet etmesi, kendinin helaki demektir.

Çünkü o bilir ki, Yüce Allah bir şeye OL dediği an hemen olur.

Bir mü’min de sözü ağzından çıktığı anda Allah’ın izni ile olacak veya olmuş demektir.

         Dilden çıkan her kötü söz dilin afatı, her güzel ve hikmetli söz selametidir.

         Yüce Allah (c.c.) cümlemizi dilimizin bize hazırladığı hesap günündeki azaptan muhafaza buyursun. Amin…

Yorumlar Kapalı